trabzondan sevgiler 1 (Bol fotoğraflı yazıdır )

Uzatmalı bir yolculuktan sonra ki samsuna vardığımızda mola verdik .Bandırma vapurunu gezelim dedik ben hiç gezmemiştim üniversitede samsuna bir kere gitmiştim ama hedefimiz barajlardı kimse vapura götürmedi :) Epeyce gezdik samsunda Bandırma vapuru ve müzeyi gezdik sahil kenarında balıkçı amcalarla sohbet ettik :)


,Balmumu heykellerle dolu toplantı salonunu gören erkutun yüzündeki şaşkınlık ifadesini çekemedim ama kapıdan geri çekilip anne burda yabancılar var demesi çok hoştu :)


çevrede gezip tren garına da girdik malum bursada tren yok trenler de bizim için değişik ve güzel şeyler :) garın bahçesinde atıl durumda bir tren bile vardı tabi keşke bakım yapılıp kafe ya da benzeri bişeye dönüştürülseymiş dedik zira çürümeye terkedilmesinden daha iyi olurmuş .


Bandırma vapuru karaya çekilmiş sabitlenmiş ya hani dışarda gezerken Erkut anne ama vapurun denizi yok ,anne vapur nasıl gidicek şeklinde çeşitli isyanlara girdi elimizdeki küçük suyu vapura döküp gitmesini sağlamaya bile çalıştık :)


Trabzona varip yolda hiç uyumadığımız için doğruca uyuduk ertesi sabah da köye çıktık zira şehir sıcaktı ve nemle birleşince bursa kadar olmayan derece insanı boğacak duruma gelebiliyor.


baba evi ata evi ana evi canım evim yerim yurdum 


evin önüne araba parkedilsin diye yapılan yol çimenden ve de çamurdan öyle kaygan ki bizim şehir züppesi arabamız çıkamadı uzakta kaldı doğal olarak :)




eve girmekle hasret bitmiyor şöyle çayır çimen köşe bucak biraz dolaşılır ve de özlenen çiçekler toplanır en çok orkideleri özlemişim ki zaten dönüşte birkaç tane köküyle söküp de getirdim bile belki tutar umut dünyası işte :)
bahsettiğim dağ orkidesi 


bir adı varsa bile bilmediğim ama küçükken kuzularımızın çayırda en sevdiği çiçeklerden olan bu lila - beyaz rengarenk çiçeklerimiz.


buna horoz çiçeği derdik mor kısımları koparıp emerdik bal tadı gelirdi dilimize tabii ki oğlanlara da öğrettim koparıp koparıp durdular :)


bu da tavuğa benzeyen çiçeğimiz :)


minik yıldız çiçeklerimiz 




bu da dağ üzümlerimiz ya da adını siz frenk üzümü olarak da biliyor olabilirsiniz :)


bolca yağmur yağdığı için bu manzaradan bolca gördük :)


bahçeden taze sökülen patatesleri sobanın fırınında pişirmek kadar keyifli sonra da onları bi lokmada yemek kadar lezzetli bişiy var mı :)


soba yakmayı çok severim ayrı da bir yeteneğim vardır bu işe :) ateş yakmayı seven ben :)


burası benim köyümden yani maşka ormaniçi köyünden bir yukardaki çayırlar köyünden ki annemin köyüdür kendisi manzaralar :)


annemin fasulye bahçeleri :)


bu otun da adını anneme yine sordum ama yine unuttum köyde otlu mısır ekmeği yapılır bu da katılır içine tarlada kendiliğinden yetişen bir ot :)


köyde oynarız diye yanıma aldığım su balonlarını doldurup sağa sola fırlatıp patlatmak çok keyifliydi :) sonra balon parçalarını toplamak keyifli değildi ama :)

kamyonunu yıkayan Erkut :)


bol bol deniz manzarasına karçı çay içtik :)


bu fotoğrafa tıklayığp büyütmenizi tavsiye eerim panromik çektim sizler için :)


atasu baraj gölü 


atasu ve ben 


uğur böceği ve puf çiçekleri :)


vadinin solunda ennnn ilerdeki köy benim köyüm işte hatta görünen evlerden biri de bizimki :)



köyümün her yanındaki derlerden biri :)

akçaabatın bir tepesine Akçatepe tesisleri kurulmuş benim zamnımda yoktu ama iyi ki de kurulmuş çıkarken yaylaya çıkıyomuş gibi hissediyorsunuz ama enfes bir manzarası ve muhteşem bir hizmet kalitesi var çok beğendim ama çooook beğendim herşeylerini :)







şu çiçekteki güzelliğe bakar mısınız :)


tatilde yanımda götürdüğüm kitaplar bitince annemin işlerinden bişilere bulaştım yarısını işledim orda bitmeyince atıp valize getirdim evdeki yarım işlere eklensin diye :)







bu yoldan kaç kere mezirelere yürüdük hiç bilmiyorum köyde başıboş köpekler olmasa yine yürüyecektim ama açıkcası cesaretim kırıldı köpek ısırması hiç cazip gelmedi :)





burası bizim köyün karşısındaki arıkaya köyü orda dedemin kardeşleri var o kayaların kenarına yaklaşmışlığım var :)



ağaç gövdelerine bakar mısınız her yanları yosun :) 


pelit ağacı yapraklarına bakar mısınız :)


şimdi bir de altına bakın :) bu boncukları toplayıp oyunlar oynardım küçükken 








bir yanımızdaki dere :) 



bu da diğer yandaki dere 


kayaların yanında oluşmuş göletçikte mahsur kalmış alabalık onu kurtarıp dereye geri yolladık yesek de olurdu gerçi :)


aile mezarlığımız


ve aile mezarlığımızdan yukarı gidiş.


şu manzarada kitap okumak deli keyifliyfi :)

Buraya kadar sabredip de okumuşsanız çok teşekkür ederim gözünüze gönlünüze sağlık burda böleyim de siz de bir nefes alın bakalım blog ziyaretlerine de başlıcam kısmetse ama önce yayınları yapayım ilk bulduğum geniş zamanda sizleri ziyaret edicem sizi de özledim insanoğlu işte ordayken burayı burdayken orayı özlüyor 

































































Yorumlar

Popüler Yayınlar